Balon gibi şişirilen İYİ, DEVA ve Gelecek Partisi’nin de millet nezdinde karşılığının olmadığı da bu seçimde tescillenmiş oldu.

AK Parti yanlışı gördü mü?
Nerede hata yaptığının farkına vardı mı dersiniz.
Gerçi AK Parti farkına varmasa da seçmen oyunu verdi.
Halk iktidara kim olduğunu gösterdi.
Bak yirmi yıldır seni sevdik, oyumuzda verdik ama sen bizi sevmedin.
Bunun faturasında sandıkta ödedin.
Bunun için Cumhurbaşkanı Erdoğan dediğini yaptı, yönetim toplantısında kendilerine cesur özeleştiriler getirdi.
Erdoğan bu sözlerinde belki çok Samimi olduğunu ilerleyen günlerde göreceğiz.
Fakat etrafını örmüşlerden nasıl kurtulur dersiniz.
Söylemiş olduğu duvar kibir.
Etrafındakiler kibir duvarını öyle bir örmüşler ki aşması biraz güç ve emek ister.
Kibir abideleri bu duvarın taşları duvar taşları yerinde alındığında yeni taşları çok iyi seçmek gerekir.
Genel beklenti AK Parti’nin oy kaybedeceği yönündeydi. 
Ancak ne yalan söyleyeyim, bu kadarını beklemiyordum.
Demokrasilerde seçimler hesap günüdür.
Alınan sonuçlara göre herkes kendini güzel bir muhasebeye çeker.
Üzülenler olur, sevinenler olur.
Bu millet dört dönem (yirmi yıl) çoğunluğunu AK Partili Belediyelere emanet ettiği şehirleri şimdi de CHP’ye emanet ediyorum dedi.
Bu seçim CHP için bir fırsat, AK Parti için bir muhasebe, 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıda yaptığı konuşmaların ağırlıklı olarak şunların üstünde durmuş:
“Bir: Son 22 yılda tam 17 kez sandıkları bizim için patlatan milletimizin, 31 Mart’ta bizi CHP’nin arkasına niçin ittiğini çok iyi analiz etmeliyiz.
İki: Başkalarını hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba çekeceğiz. İğneyi başkasına çuvaldızı kendinize batırmanızı istiyorum.
Üç: Hatayı, kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur.
Dört: Açık söylüyorum, şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz.
Beş: Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz.
Altı: Ortada sadece bir oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı da var.
Yedi: Bu masadan başlayarak il, ilçe, belde teşkilatlarına, belediye başkanlarımıza, milletvekillerimize, hatta bürokrasiye uzanan bir kibir hastalığıyla karşı karşıyayız.
Ve sekiz: Oysa milletin sinesinden doğmuş bir siyasi partinin en büyük düşmanı, vatandaşla arasına duvarlar örmesidir. “
Bu arada başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve tüm AK Parti camiası seçim sonuçlarını büyük bir olgunlukla karşılayarak bu seçimin suçlusu varsa kendi hataları olduğunu ifade ettiler.
Şuana kadar ne sorumlular nede il ilçe yönetimlerinde bir istifa haberi gelmedi.
Balon gibi şişirilen İYİ, DEVA ve Gelecek Partisi’nin de millet nezdinde karşılığının olmadığı da bu seçimde tescillenmiş oldu.
Seçimlerin galibi halk.
Halka rağmen benim diyenler kaybetti.
AK Parti’nin ekonomi politikaları özellikle dar gelirlerin canını çok yaktı. Yoksul kesimin en çok oy verdiği AK Parti’nin kendilerini yalnız bıraktığını söyleyen bu kesim ya sandığa gitmedi ya da kendine yakın gördüğü YRP’ye ve CHP’ye oyunu verdi.
Bir kere daha görüldü ki AK Parti belediye başkan adaylarının belirlenmesi sürecinde sınıfta kalınmış gözüküyor.
Ankara’nın  “Ben istedim oldu” anlayışının artık seçmende karşılığı yok.
Evet, AK Parti’de bir düşüş bekleniyordu ancak Türkiye’de, ikinci Parti durumuna düşeceğini, Kırşehir özelinde Cumhur İttifakının on bin oy farkla tekrar CHP’ye kaptıracağını kimse tahmin etmiyordu.